Chrysler – The American Way

PROMOT adlı şirketimizi kurarken yazdığım ama hiç kullanmadığımız bir şirket tanıtım metninde amacımızın büyük şirket ve kurumlar yanında halkla ilişkiler şirketlerine hizmet vermek olduğunu açıkça belirtmiştim.

THE AMERICAN WAY THE A

Chrysler – The American Way 1

PROMOT adlı şirketimizi kurarken yazdığım ama hiç kullanmadığımız bir şirket tanıtım metninde amacımızın büyük şirket ve kurumlar yanında halkla ilişkiler şirketlerine hizmet vermek olduğunu açıkça belirtmiştim.

Çünkü halkla ilişkiler şirketleri asıl faaliyet konularının dışına çıkıp organizasyonlar da yapmaya kalkıştıklarında ağızlarına yüzlerine bulaştırıyorlar ve müşterilerinin karşısında mahçup duruma düşüyorlardı.

Bu durumun bilincinde olup da bize sık sık başvuran halkla ilişkiler şirketleri arasında ilk aklıma gelen isimler şunlar oluyor:

A&B (Sibel Asna), CPR (Yasemin Akar Keskin), Global Halkla İlişkiler (Ceyda Aydede), İMAJ (Betül Mardin), REKTA (Kaan Berkan) ve Strateji (Feride Edige).

Bir gün CPR şirketinin kurucu ortağı ve yakın arkadaşım Yasemin Akar Keskin arayarak CHRYSLER firmasının bu yıl AUTOHOW’da büyük bir varlık göstermek istediğini ve o günlerde oldukça popüler olan Ercan Saatçi başta olmak üzere bir çok şarkıcıyı bir araya getirerek dikkat çekmek istediklerini söyledi.

Bu fikir marka imajı açısından bana o kadar saçma geldi ki “Yasemin sen bana firma yetkilileri ile bir görüşme ayarla lütfen” dedim.

O günlerde otomobil fuarlarında çok sık organizasyonlar yapıyorduk ve çalıştığımız firmaların yetkililerinin nerede ise hepsi standlarının etrafında oluşan lüzumsuz kalabalıklara çok önem veriyorlar, hatta bu amaçla standlarında gelen geçen insanlara hediyelik eşyalar dağıtıyorlardı.

Ben de onlara “Fareli Köyün Kavalcısı” masalını hatırlatarak” tamam bu hediyelik eşyaları dağıtın ama bunu oradaki alıcı olmayan lüzumsuz kalabalığı dağıtmak için kullanın. Sizden bir ekip bu hediyeler ellerinde, hediye almak peşinde olanlar da onların arkasında fuar alanının en ücra noktasına gitsinler böylelikle de standınız rahatlasın ve gerçek alıcılar sizin arabaları rahat rahat inceleme fırsatı bulsunlar” diyordum.

Net Holding’deki dönemimde sık sık yurt dışı otomobil fuarlarına katılıyordum ve bu ciddi fuarlarda ancak potansiyel alıcı olduklarını ispat edebilenlere standların kapısı açılıyor ve ancak onlar içeri girip araçları inceleyebiliyorlardı.
Chrysler yetkilileri ile bir araya geldiğimde onlara “sizin düşündüğünüz konsept ile fuarın belki en kalabalık standı haline gelebilirsiniz ama bu size alıcı, markanıza da itibar kazandırır mı, hiç sanmıyorum” dedim.

“Siz önemli bir Amerikan markasısınız. Fiyatlarınız ucuz değil. Yapmanız gereken büyük düşünmek. (İlk iş yerim olan Amerikan şirketi IBM’de her masada THINK BIG (Büyük Düşün) yazılı bir kağıt ağırlığı vardı)

Öncelikle araçlarınızın dünyanın en güçlü ülkesi olan ABD menşeli olduğunu herkes görmeli ve bilmeli. Her aracınızın hedef kitlesi farklı. Yapacağımız “show” da rol modelleri kullanmalıyız. Hangi araç hangi yaşam biçimlerini seçenler, seçmek isteyenler ya da öyle görünmek isteyenler için bunu vurgulamalıyız.

Araçlarınızı kullanmanın kullananlara itibar getireceğini beyinlere sokmalıyız.”

Bu nedenle de yapacağımız “show” un adı The American Way olmalı.

Bunun için de ilk yapmamız gereken Ercan Saatçi ve arkadaşlarını değil bir Amerikan kültürü yansıması olan Süheyl Denizci Big Band’i kullanmak olmalı.

Daha sonra da son derecede şık giyinmiş bir sunucunun yönlendirmesi ile her aracın hedef kitlesini yansıtacak mankenleri görsel olarak kullanırken bir yandan da o aracın teknik özelliklerini bir dış ses ile veririz.”

Muhataplarım çok düzgün kişiler olmalı, ve ben de düşüncelerimi çok net anlatmış olmalıyım ki bu düşüncemi hemen onayladılar.

Kendimi zora sokmuş ve organizasyonu da Süheyl Denizci Big Band üstüne kurmuştum ama Süheyl abi ve orkestrasını bir fuar alanında çalmaya ikna etmenin çok kolay olmayacağını da biliyordum.

Ama bilmediğim çok önemli bir konu daha varmış.

Süheyl abi bana aslında TRT’ye ait olan ama ben dahil herkesin Süheyl Denizci Big Band olarak telaffuz ettiği bu orkestranın şefliğinden ayrıldığını ve şefliği de arkadaşım Neşet Ruacan’a devrettiğini söyledi.

Neşet müzik bilgisi açısından elbette çok iyi bir şef olacak düzeydeydi ama benim kafamdaki konsept Duke Ellington, Count Basie gibi müziğe yıllarını vermis ve o müzik dünyasında ağırlığı olan şeflerin orkestraları üzerine kurulu idi.

Süheyl abiden bu yeni durumu öğrendikten sonra konuşmaya gittiğim Neşet ‘in orkestrayı Süheyl abinin yönetmesi konusunda en az benim kadar, hatta belki de daha çok istekli olduğunu görünce birlikte Süheyl abiye gittik ve ikna etmeyi başardık.

Araçları tanıtacağımız show bitttikten sonra izleyenlere bir süre daha kaliteli vakit geçirtmenin marka imajına büyük katkıda bulunacağını bildiğim için hemen Nükhet Ruacan ile konuştum ve onunla da show sonrası küçük bir konser vermesi konusunda anlaştık. (Sevgili Nükhet zaten beni hiç bir zaman yalnız bırakmamış ve bir çok organizasyonda birlikte çalışmışızdır)

Şimdi de bir sunucu gerekiyordu. Profesyonel olarak bu işi yapanlar arasında kafamdaki sunucu yoktu. Aklıma hemen mankenlerimizden İpek Tenolcay geldi. Bugüne kadar hiç sunuculuk yapmamıştı ama biliyordum ki diksiyonu çok iyiydi ve normal hayatında konuşurken bile her kelimeyi hiç acele etmeden ve ağzında yutmadan telaffuz ederdi.

İpek ile yaptığım küçük bir deneme sonrası yüzde yüz doğru birk arar verdiğimi gördüm ve sunucu konusunu çözmüş oldum.

Sıra her araca göre mankenlerin seçimine geldi. Bunda da bir sıkıntı olmadı çünkü çalıştığımız tüm mankenler belirli bir kaliteye sahiptiler ve istediğimiz rolü rahatlıkla canlandırabilirlerdi.

Böylelikle 4 gün süren ve günde 4 kez tekrarlanan bir tanıtımı başarı ile yürüttük ve bu başarı sayesinde 1 yıl sonra Chrysler için bir kez daha görkemli bir show gerçekleştirdik.

Chrysler – The American Way 2

CHRYSLER ile son derecede başarılı geçen ilk çalışmamız nedeni ile firma yetkilileri 1 yıl sonra katılacakları fuar için tekrar bizimle görüşmek arzularını belirttiler.

Görüşmeye gittiğimde aklımda bu sefer yine Amerikan yaşam biçimini sergileyecek ama izleyiciler için seyri daha da cazip olacak bir konsept vardı.

Broadway müzikali tarzında bir gösteri sahneleyecektik.

Bu tür organizasyonlar için yapılacak dekorlar ve arka planda kullanmayı düşündüğüm dev ekran kiraları son derecede pahalı olduğundan karşıma çıkan bir fırsatı değerlendirdim ve İtalya’dan, açıldığında dev gibi bir portatif sahnesi, sahnenin hemen arkasında dev bir ekranı, kamera görüntülerini yansıtacak bir resim seçici masası ve kulisi de bulunan bir TIR getirttim.

İşin en zor bölümünü son derecede pratik bir biçimde halletmiştik.

Bilge‘ye her biri Broadway müzikallerini hatırlatacak dört değişik sahne koreografisi hazırlamamız gerektiğini söyledim.

Böyle bir konsept için sahneye çok yakışacak ve gösteriye renk katacak bir sunucuya ihtiyaç vardı. Mevcut sunuculardan hiç biri kafamdaki tiplemeye uymadığı için bu sefer de yeni bir sunucu t-yaratmak zorundaydım. Fazla düşünmeye hiç gerek duymadan ve en ufak bir tereeddütüm olmadan aklıma gelen ilk isim mankenlerimizden Can Güler oldu.

Can hem sari saçları ile Amerika’lı bir Hollywood film yıldızı kadar yakışıklı olduğu gibi, dügün konuşan ve dans yeteneği de olan bir mankenimizdi.

Sunuculuk yapması yanında bir sahnede o da dansçılar arasına katılacak ve gösterinin yıldızı olarak “playback” bir de şarkı söyleyecekti.

Performansı beklentilerimin dahi çok üstünde oldu.

Kafamda canlandırdığım gösteriye büyük katkısı oldu.

Ve o Chrysler standı o yıl da en çok ilgi gören stand oldu.

İş, Sanat ve daha fazlası için, benimle iletişime geçin.

Olcayto Ahmet Tuğsuz

Olcayto Ahmet Tuğsuz